od:
   
 
  Dini ve sosyal bir vecibe - Evlilik
DİNÎ
VE SOSYAL BİR VECİBE: EVLİLİK



MÜBAREK EROL




İnsanın inancı ya da inançsızlığı yaşadığı hayatı etkiler. Neye nasıl
inandığı
da, kendi iradesiyle yapıp ettiklerinde ortaya çıkar.



Doğru inanç ve iyi niyet olumlu her tavrın, her davranışın ardında
yerini alır
ve yapılanı değerli kılar. İnanç ve niyetin mana ve maksadı, yapılan her
şeyin
mana ve maksadını hazırlar.



Bundan dolayı yüce dinimizin emir ve yasaklarındaki maksat, bir mümin
için her
işinde gözetmesi gereken temel kaide olur.



Bir erkekle bir kadın arasında Rabbimiz'in koymuş olduğu prensipler
doğrultusunda yapılan akid yani evlilik de inanan insanlar için ilâhi
maksat
kapsamında gerçekleşmesi gereken işlerdendir. Evlilikte, aile kurumunda,
erkekle
kadın arasındaki ilişkilerde belirleyici olan, Yüce Mevlâmız'ın
bildirdiği ölçü
ve kurallardır.



Evlenip aile kurmak, Hz. Adem Aleyhisselam ve Hz. Havva Validemiz'den bu
yana
mevcuttur. Bu durum insan olmanın gereğidir. Aynı zamanda dinî ve sosyal
bir
vecibedir.



Tarihin kaydettiği bütün toplumlarda hatta putperest ilkel toplumlarda
bile
evlilik ve aile kurumu vardır. Bu durum, erkek ve kadın olarak iki ayrı
cinsin
aileler kurarak bir arada yaşamalarının insan tabiatının gereği olduğunu

göstermektedir.



Rabbimiz buyuruyor ki: “Sizlere içinizden huzura kavuşacağınız eşler
yaratıp,
aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi O'nun ayetlerindendir. Bunda
düşünen akıl
sahipleri için nice ibretli dersler vardır.” (Rum, 21)



Erkek ve kadınların evlenip mutlu ve huzurlu bir yuva kurmaları
ayetlerle ve
hadis-i şeriflerle teşvik edilmiştir. Zira aile hem kişinin huzur
bulduğu bir
ortam, hem neslin devamı için bir vesile, hem de kişiyi haramlardan
alıkoyan bir
vasıtadır.



Fahr-i Alem s.a.v. Efendimiz hadis-i şeriflerinde doğrudan doğruya
evliliği
teşvik etmiştir:



“Nikâh benim yolumdur (sünnetimdir). Kim benim yolumdan ayrılırsa benden

değildir.”



“Evlenin, çoğalın. Zira ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı
ümmetimin
çokluğuyla övünürüm.”



“Kişi evlenmekle dininin yarısını tamamlamış olur. Diğer yarısı için de
Allah'tan korksun.”



Dinimizde ruhbanlıkta olduğu gibi dünyadan tamamen el-etek çekmek
yoktur. İnsan
yaradılışından kaynaklanan ihtiyaçların meşru dairede karşılanması icab
eder.
Şeytanın tek başına yaşayanları daha kolay aldattığı da bilinmektedir.
Evlenip
bir araya gelen eşlerin yardımlaşıp dayanışması şeytanın hilelerine
karşı daha
uyanık olmayı sağlar.



Evlilik sayesinde dindarlık insan hayatına daha kolay nüfuz eder,
yalnızlığın
tehlikelerinden korur. Evlenip aile kurmanın kişinin dinini yaşamasında,
dinini
hayatına hakim kılmasında önemli bir rolü vardır. Bunun için kişinin
aile
meşguliyeti kendini nafile ibadetlere vermesinden daha faziletlidir.
Çünkü
evlilikte nefsi haramlardan korumak ve gelecek nesilleri yetiştirmek
gibi önemli
hususlar vardır.



Rabbimiz, meşru bir evlilikle erkek ve kadının ayrılmamak üzere
birleşmelerini
ve kaynaşmalarını murad eder ve helallerin en sevimsizi olarak da
boşanmayı
görür. Rabbimiz'in kullarından istediği her husus yine kullarının
hayrınadır. Bu
meyanda evlenip aile kurmak bireylerin can, ırz ve namus güvenliğini
sağlar.
Topluma huzur verir. Gayri meşru ilişkilerin yaşandığı şartlarda ise bu
güvenlik
yoktur. İnsan tabiatında ve toplum hayatında aslolan arsızlık ve fuhuş
değil;
iffet ve hayadır. Bunu da ancak evlilik sağlar.



Aile kurmak yeni akrabalıkların meydana gelmesine, böylece sosyal
bağların
genişleyip gelişmesine de yol açar. Anne ve babaları vasıtasıyla nesep
yakınlığına sahip olan insanlar, eşleri vasıtasıyla da sıhrî (evlilik
sonucu)
akrabalara sahip olurlar. Toplumda birbirini tanıyan, kaynaşan
insanların sayısı
artar. Bu şekilde toplumsal yardımlaşma ve dayanışmanın zemini de doğal
olarak
oluşur. İnsanlar birbirinden haberdar olur, birbirlerini korur ve
kollarlar.
Böylece insan yalnızlıktan ve kimsesizlikten kurtulur, yaşama gücüne
sahip olur
ve hayatın yükünü rahatlıkla taşır.



Ailenin temelini oluşturan erkek ve kadın her iki cinsin kendine has
konumu,
görev ve sorumlulukları vardır. Alemlerin Rabbi'ne kul olma cihetinden
ve insan
olma bakımından herkes aynıdır. Fakat kadının insan ve kul olarak
erkekle aynı
olan birçok hak ve sorumluluklarının yanında, kendine has bir takım hak
ve
mesuliyetleri de vardır. İş bölümünde kendisine düşen görev ve
sorumluluklara ve
sahip olduğu haklara uygun özelliklerde yaradıImıştır. Aynı durum erkek
için de
geçerlidir. Erkek de yaradılışına uygun sorumluluk ve haklara sahiptir.



Ailenin reisi erkektir. Erkeğin görev ve sorumlulukları onun aile reisi
olmasını
tabii kılmıştır. Nitekim ayet-i kerimede: “Erkeklerin kadınlar üzerinde
hakları
olduğu gibi, kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Yalnız
erkeklerin
kadınlardan bir üstünlük derecesi vardır.” (Bakara, 228) buyurularak
erkek ve
kadının karşılıklı haklarına işaret edilmekte ve erkeğin reislik
görevine dikkat
çekilmektedir.



Ailenin geçimini sağlamak görevi erkeğe yüklenmiştir. Çocuk dünyaya
getirmek ve
büyütmekle görevli kadının ailenin rızkını teminle uğraşması çok tabii
değildir.
Dinimiz bu görevi erkeğe verir ve erkeğin ailenin rızkı için gösterdiği
çabaya
büyük önem atfeder. Bir hadis-i şerifte: “Bir erkeğin, Allah rızasını
gözeterek
aile fertlerine yaptığı her harcama onun için sadakadır.” buyurulmuştur.




Farklı yaratılışlara sahip, buna bağlı olarak sorumlulukları da farklı
olan karı
ve koca birbirlerinin eksik ve kusurlarını görmemek, namus ve
iffetlerini
korumak hususunda aynı sorumluluğa sahip olurlar. Her ikisi de salih bir
insan
olmaya gayret etmelidirler. Bu hususta Hz. Ali k.v., “hayırlı erkek
eşini
üzmeyen, duygu ve hayalleriyle de olsa haramlarda gezmeyenlerdir”
buyurmuş ve Hz.
Fatma r.a. validemiz de, “hayırlı kadın eşini üzmeyen, duygu ve
hayalleriyle de
olsa haramlarda gezmeyenlerdir” buyurmuştur.



Koca hanımına, hanım da kocasına ilgi göstererek huzur ve saadeti
evlerinde
aramalıdırlar. Erkek, imkanlarına göre hanımının ve çocuklarının
nafakasını
sağlayıp her türlü ihtiyaçlarını karşılamalı, hanım da kocasına karşı
bütün
meşru meselelerde mutlak itaat halinde olmalıdır.



Yüce Kitabımız'da Rum Suresi'nde evlilikle ilgili üç büyük husus
kaydedilir:



Eşlerin birbirlerine karşı yakınlık (ünsiyet) hissetmesi ve bu ünsiyete
bağlı
olarak bedenî ve ruhî ihtiyaçların giderilmesi;



Eşler arası sevgi ve saygının oluşması;



İki cins arasında vuku bulan şefkat.



Şefkat, aileyi kuşatan pek derin ve ince bir fazilettir. Müminlerin
vasıflarındandır ve ailede sevginin filizlenip boy vermesine büyük katkı
sağlar.




Neslin muhafazası aile sahibi olmanın önemli gayelerinden biridir.
Yarınlar
çocuklarımıza emanet edilecektir. Ardımızdan bizi hayır dua ile anacak
imanlı
evlatlar bırakmak, bizimle ahirete gelecek önemli amellerdendir.



Toplumun, İslâm terbiyesi ile çocuklarını yetiştiren, onlara dinî
vazifelerini
öğreten, hayatlarının her döneminde bu bilgileri korumaları için çaba
gösteren,
fedakâr, sorumluluk seviyesi yüksek, sağlam şahsiyetli kimselere
ihtiyacı
vardır. Bu da ancak evlenip mutlu ve huzurlu bir aile yuvası kurmakla
mümkündür.




Rabbimiz bizlere nesillerimizden gözlerimizin bebeği olacak salih
insanlar ihsan
edip, bizi takva sahiplerine rehber kılsın.



Rabbimizin tevfik ve inayeti ile



Kaynak: Semerkand dergisi, 12/2004

Saat
 
Bayanlar İçin Namaz Kılma
 
Bayanlar İçin!
İslami Yayın Köşesi
 
Kuran-ı Kerim Meali
 
YAZILI MEAL

Türkçe Kuranı Kerim Meali Almanca Kuranı Kerim Meali

İngilizce Kuranı Kerim Meali

SESLİ MEAL

Namaz Zamanı
 
 
Bugün 14 ziyaretçi (42 klik) Kişi Burdaydı!
BilX.Net
site ekle
site ekle
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol